Herkes bir kaçış yaşıyor. Nereye gittiğimin de hiçbir önemi yok diyerek başlıyorlar anlatmaya. Kaçan farkında olsa, bedeninin ve acı çeken ruhunun da onunla gittiğini… O zaman gitmenin ne anlamı kalır? Farkında olmalısınız ki sizler ruhla bütünleşmiş varlıklarsınız ve ruhunuzu özgür bırakmayı öğrenirseniz varlığınızı benimser ve her şeyin siz olduğunu anlarsınız. Örneğin siz varsanız karşınızda sevdiğiniz kişi vardır. Siz varsanız çocuklarınız vardır. Siz varsanız oturduğunuz sandalye vardır. İşte her şey sizin varlığınızla alakalı. Siz yoksanız size düşen mutluluk ve acılar olmaz. Sizler önce yüksek bir duvar örüyorsunuz, sonra onu rengârenk boyuyorsunuz. İşte gördünüz mü, rengârenk bir dünyanın içinde hapissiniz. Böyle bir şey anlatmak istiyorum. Kendi acılarınızı büyütüp besliyor ve yardıma muhtaç birisi oluyorsunuz. Acılarınızı küçümsemiyorum ama hangi dine, inanca mensupsanız varlığınıza şükretmeyi ve minnet duymayı unutuyorsunuz. Hayatı aşkla görmeyi bilmiyorsunuz. Bir varlığın yaşamına sevgi ve heyecan duyar, varoluşuna âşık olmayı başarırsanız, önyargısız kabullenmeyi öğrenirseniz, acınızı büyütmeden yenmeyi de başarırsınız, sizin için de dünya çok güzel bir yer olabilir. Sizin acınızı ve kaçışlarınızı küçümsemiyorum. Şimdi size bir şey anlatacağım, o zaman siz de bağımlısı olduğunuz sakinleştirici haplara bakıp kendinizi değerlendirin. Arkadaşım oğlunu liseye yazdırıyor. Her şey güzel ama Matematik öğretmeni derste biraz kekeliyor ve çocuklar öğretmenin dersini çok fazla ciddiye almıyorlar. Bunu fark eden veliler hemen müdür beyin odasında alıyorlar soluğu. Öğretmen beyden şikâyetçi oluyorlar, dilekçeler yazılıyor, görevden istifası isteniyor. Veliler öfkeli ve kızgın; müdür bey ise çok sakin bir şekilde dinliyor. Sonra müdür bey soruyor: “bitti mi?”. Veliler, evet diyor. Müdür bey, şimdi size bir şey anlatacağım, ondan sonra da dilekçelerinizi işleme alacağım diyor: “Yaklaşık üç dört yıl önce bu öğretmen arkadaşımız bir trafik kazasında bütün ailesini kaybediyor; eşini, çocuklarını, annesini ve kardeşini. Sonra da bu acı ona o kadar ağır geliyor ki, iki sene hiç konuşmuyor ve hastanede yatıyor, tedavi görüyor. Çok okuyan çok bilgili olan arkadaşımız üst düzey bir yönetici olacak puan ve başarıya sahipken, o öğretmenlik yapıyor ve tek sebebi de çocuklara olan sevgisi. Sizden önce bir veli Milli Eğitime şikâyet etti ve müfettişler geldi. Öğretmenimizi performans ve gayretleri için tebrik ederek gittiler. Öğretmenimiz sadece sıkıldığında ve stres altında kekeliyor. Sizler evde çocuklarınıza kırk dakika susmaları ve öğretmeniyle dalga geçmemeleri konusunda uyarırsanız hiçbir sorun yaşanmaz.” diyerek sözü bitirir. Her insanın ruhunu özgür bırakma yolu vardır. Hiçbir durum kendinizden kaçmanızı sağlamaz. Bazen kendi içinizde bulunduğunuz bir dünya, kendi kaderinizi şekillendirmenize yardımcı olur. Siz acı çekmenin kaderiniz olduğunu kabullenerek yaşarsanız, görev gibi onu her gün her saat hiçbir şeyin farkında olmadan biriktirir ve beslerseniz onca acı varlığınızı yok eder. Aşk üç harfli küçücük bir kelime ama sizi, dünyayı ve hatta evreni kapsayacak kadar büyük olması da ne ilginç değil mi? Aşka âşık olmanız dileğiyle.