İnsan sadece bedenden ibaret değildir. İnsanların beş duyusunun haricinde algılama duyuları da vardır. Bedenden öte bir varlık olduğumuzu da buradan anlarız. Beden bu dünyada yaşamamıza vesile olandır. Bedenimizle bütünleşmişiz ama ona bağlı olan ruh, akıl ve hisler besleyen yüce varlıklarız. Bedenimize herhangi bir şey olduğunda bile yaşayabiliyoruz. Demek ki varlığımızı ruhani boyutlarda görmeliyiz. İnsanlar bir bütünün parçasıdır. İnanç burada harekete geçer. Duyularımızın ötesini algılarsak, insana ait olan inanç oluşumu başlar. Yaradan’ın varlığını kabullenmek ve onun varlığı ile bilgilenmek, yaradılışımızın varlığına inanmaktır. İnsan yaratılan varlıkların en üstünü, en niteliklisidir. Ebedi olan bu dünya da, ruhumuzun yansımasıdır. İnsanlar görmeyi öğrendiklerinde, gördükleri her şeyin yüce Yaradan’ın insana sunduğu güzellikler olduğunu da görecekler, var olanla bütünleşmeyi kabullenecekler. İnsanlar, esen rüzgârın tenlerine değdiğini fark etseler, inanca giden yolun beyine giden bir nefes kadar uzun olmayacağını da anlayacaklar. İnsanlar dualarını, ellerini açıp gökyüzüne bakarak yapıyor. Aslında sadece kendilerine dönüp kalplerine baksalar yetecek. İşte o zaman içlerindeki ruhu bulup inanacaklar. Sadece hissetmeyi istesinler; içlerinde büyüttükleri inanç dışarı doğru taşacak; sevginin, aşkın var olduğunu inanarak kabullenecekler. Bu evrenin varlığı, ruhu Yaradan’a aittir. Sonsuz bağışlama gücü, kudreti ruhumuza verilmiştir. Mevcudiyetimizden ruhani bilince geçip içsel yolculuğumuza tezahür ederiz. En derin bilincin yayıldığı içsel farkındalığımızı bilerek, özümüze geri döneriz. Bu varlığımızın ifade şeklidir. İnsan mevcut yaşamına devam edebilir ancak içindeki ruhun derinliklerinin farkında olarak yaşamalıdır. İnsan, inanç bağlantısını kurduğu zaman her nefesinde yaşamı değiştirebilen ve yaptığı her işte bu gücü hissedebilendir. Ruhuyla görmeyi öğrenir ve minnettar kalır. Yaşamı boyunca ruhuyla görmek insan için en büyük servet olur. İnsan ömrünü düşünecek olursak evrenin sonsuzluğunda yaşadı denilemeyecek kadar kısa, bir müddet ölmedi diyecek kadar uzundur. Kime ne anlatayım, kime sığınayım dediğinizde iç benliğinizle tanışmış olacaksınız.