Doktor: Hasta “Özlem, Özlem” diye sayıklıyordu. Ben de sayıklamış olduğu kişiyi görmek istedim.
Özlem: Aslında “Özlem” derken mutluluk, sevinç, adalet, saygı bu gibi şeyleri demek istiyor doktor bey.
Doktor: Neden?
Özlem: İnsanlar hayatlarını yaşarken zaman eleğine takılan tortular kalplerini yakar. Yangın başladıktan sonra içeriden söndürmek pek mümkün değildir. Yangına dışarıdan müdahale gerek doktor bey.
Doktor: Peki kalbi yakmamak için ne yapmalı?
Özlem: Birincisi hayatı kısa tutacaksın. Zamana fazla tortu birikmeyecek. Huzurlu öleceksin. İkincisi hayat uzun olacaksa, zaman eleğin geniş olacak. Fazla tortu birikmez ama hayat içinde sürekli aksaklıklar ve zorluklar yaşarsın.
Doktor: Öyle mi? Peki siz nasıl bir çözüm buldunuz?
Özlem: Kalbin de teselli bulmaya, yapılanları unutmaya ihtiyacı var. Ben hayatla barışık yaşıyorum. Seviyorum, gülüyorum yanlıştan uzaklaşıyorum. Umutlarımı ve aşklarımı, zamanla bunları kabullenen kişinin, yani doktor bey, benim; kalbimde yalnızca kan dolaşıyor.
Doktor: Çok şanslısın. Güzel görmeyi, anlamlandırmayı öğrenmiş insanlardansın.
Özlem: İnanın doktor bey hiç zor bir şey değil. Üstünlük kompleksinden uzak, aşağılık kompleksinden kaçınarak yaşıyorum. Yaptığınız eylemlerin neden olabileceği şeyleri değerlendirdiğinizde yanlış yapmıyorsunuz. Yani mesele bir damla suda okyanusu görme, bir damla suyla okyanus olma meselesi. Bütünün parçası olduğumuzu kavradığımızda yangın söner.
Doktor: Teşekkür ederim Özlem Hanım sizi tanıdığıma sevindim.